Kendi İletişiminiz İçin...
Köşe Yazısı - 1 Haziran 2005, Çarşamba

"Terzi kendi söküğünü dikemez" derler. Muhteşem kostümler dikebilen bir terzi nasıl olurda küçücük bir söküğü dikemez? Bazen en kolay şeyler değil midir yapamadıklarımız?
Dur canım nasılsa yaparız,
O yabancı değil ya bizden,
Orası kolay hallederiz...
Ona mı söylerim ya kaçmıyo ya
Çocuğumuz her daim birliktedir anneannesi ve dedesiyle, sıklıkla birlikte olurlar bayram seyran beklemeden. Anneanne ve dede hiç bir şey esirgemeden tüm sevgileriyle açmışlardır yüreklerini. Bir gün bir bayram günü uzaktaki diğer torun gelir kısa bir ziyarete, el öpmeğe. Dede başını sıvazlar diğer torunun, yolcu ederken cebine de harçlık koyar öte yandan, adettir ya, yerini bulmalıdır. Çocuğumuz mu? E o zaten bizden ya, daha bir saat önce dondurma alsın diye harçlık verdi ya dedesi, hep verir zaten, adı mı konmalı illa bayram harçlığı diye canım.
Anneniz başka bir şehirde yaşıyor, anneler günü yaklaşmış ama tam da o güne işiniz var. Telefonda anlayışlı sesiyle şöyle diyor "Siz beni dert etmeyiiin, Allah hayırlı işler versin yeterki, hediye filan da sıkılmayın daha geçen gün bi sürü şey getirdiniz ya zaten. Kayınvalidene gidin de ayıp olmasın kadıncağıza"
Marka sadakati yaratmak için kafa yorar fikirler üretiriz. Mesajımızı en doğru şekilde iletebilmek için sözcüklerle oynar, sloganlar yaratırız...
Konserler düzenlemek il il dolaşmak, merakla beklenen filmlere sponsor olmak, alışveriş merkezlerinde, marketlerde hediyeler dağıtmak, otellerde insanları ağırlamak, görkemli galalar, yemekler düzenlemek...
Hedef kitleyle iletişim kurabilmek adına ne gerekiyorsa...
Şimdi gelin hedef kitleyi küçültelim.
Küçültün evet, daha da küçültün.
Babanızı oturtun mesela o çerçeveye.
Baş başa bir yemek yiyin birlikte, sadece ikiniz,
menüde yemeklerin yanındaki fiyatlara bakmasına izin vermeden.
Alışverişe çıkın mesela birlikte, babalar gününde alınan sol tarafı cepli, kısa kollu gömlek yerine, ne istiyorsa onu alın.
Sinemaya gidin, yürüyün birlikte, hani yıllar önce arabasını istemiştiniz de vermemişti, bozulmuştunuz, ondan bahsedin mesela gülerek...
Kumaş pantalon deyince tamam da kot pantalona nasıl da karşı çıkardı hani onu hatırlatın,
konuşun işte, konuşmadıklarınızı.
"Biliyor tabi canım, bilmez mi" diye düşünmeden,
keşke dememek için daha sonra,
Anlamını yumuşatmak, her hangi bir şeyden bahsedermiş havası yaratmak amacıyla "geniş zaman" halini kullanmadan,
zayıflık gibi algılanmasın diye düşünüp, niceleme sıfatları eklemeden hani "çok" filan gibi...
Düpedüz, en yalın ve "şimdiki zaman" haliyle söyleyin...
"Seni Seviyorum" deyin...
Geç olmadan...
Kendi iletişiminiz için de bir şeyler yapın...
8150 kez okunmuş Şahnur Karaağaç

Yorumlar

selin 10 Haziran 2005, Cuma
yazı gerçekten beni etkiledi. günlük hayatın koşturmasında atladığımız aslında unutmamız gereken bazı şeyleri hatırlattı bana. "seni seviyorum" diyebilmenin verdiği mutluluğu bir kez daha yaşattığı için yazıyı yazanlara teşekkürler...

altayhan 15 Haziran 2005, Çarşamba
selin hanımın da yazmış olduğu gibi günlük yaşam kaygıları insanın gerçekte önemli olan pekçok şeyi umursamamasına neden oluyor maalesef..birileri için "çantada keklik" oluyorsunuz ya da birileri sizin için " çantada keklik" oluveriyor.
xresearcherx@hotmail.com


abdullah boran 4 Ekim 2005, Salı
keşke herşey için geç olmadan başarabilsek herşeyi. O duyguyu yaşatabilsek kendimize.SAYGILARIMLA

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmış olmalısınız.